Balkanların en sevdiğim şehri, Kiril alfabesinin doğum yeri olan Ohrid, aynı zamanda Avrupa’nın en eski krater gölüne sahip. Havası ayrı güzel, insanı ayrı güzel olan Ohrid için Ohridliler, Tanrı cenneti çamurdan yaparken bir parça kopup Ohrid’in üzerine düşmüş. diyor.
Benim için özel ve önemli olan bu şehre gideli çok uzun zaman oldu. 🙁 Balkanlar’da bir tercih hakkım olsa sanırım yine burayı seçerdim.

Makedonya’nın 8. Büyük şehri olan Ohrid, 500 yıl kadar Osmanlı egemenliğinde kalmış. Tarihi evleri, ve dar sokakları zamanla Ohrid’in sembolü haline gelmiş. Bu şehrin başka bir özelliği ise yılın 365 günü için 365 kilise yapılmış olması. Ohrid’de her yerde kilise görebilirsiniz. Benim ilk gördüğüm kilise ise Osmanlı İmparatorluğu döneminde camii olarak hizmet veren Azize Sofya Kilisesi. I. Boris döneminde yapılan kilisenin inşa tarihi ise tam olarak bilinmiyor. Diğer bir önemli kilise ise Aziz Clement Kilisesi. Plaosnik Tepesi’nde yer alan kilise 13. Yüzyılda inşa edilmiş.

Şehrin dar sokaklarını gezdikten sonra hala geleneksel yöntemlerle kağıt yapan atölyeye (National Workshop For Handmade Paper) uğrayabilirsiniz. Burada kağıdın yapım aşamalarını görüp, size özel yapılan kağıdı alabilirsiniz. Ayrıca hediyelik olarak yaptırabilir ya da içerideki hazırlardan seçebilirsiniz.

Bir de her yerde inci takı satanları göreceksiniz. Çünkü Ohrid, incisiyle de ünlü bir şehir. Tabi ki bildiğimiz incilerden değil. Ohrid Gölü’nde yaşayan Paşita adlı alabalık türünün pullarının işlemden geçirilip hamur haline getirilmesi ve sonrasında şekil verilmesiyle oluşan sedefin taşın üzerine uygulanması Ohrid incisi olarak biliniyor. Bu arada bu inciyi yapmayı bilen sadece 2 aile varmış ve sırrını kimse ile paylaşmıyorlarmış. 🙂

Ohrid Gölü Avrupa’nın en derin, dünyanın ise en temiz göllerinden biri. Hava uygunsa göle girmeniz iyi bir deneyim olabilir.

Mevsimi geçtiyse eğer gölde sandal turu yapabilirsiniz. Sahilden kalkan teknelerle Sveti Naum’a gidebilir, gün boyu oranın tadını çıkarabilirsiniz. (Biz Eylül ayı sonunda gittiğimiz için Sveti Naum’a geçmeyi tercih etmiştik.)

Sveti Naum Manastırı Makedonya’nın ve Ohrid’in en önemli eserlerinden biri. Kilisenin içinde Aziz Naum’um mezarı var ve söylenenlere göre kulağınızı dayadığınız zaman kalp atışı duyulabiliyormuş. Ben duymadım ama duyanlar vardır sanırım. 😛

Sveti Naum’da bir de anlata anlata bitiremediğim, görsel bir şölen olan Drim Nehri’ni mutlaka görmelisiniz. Benim saklı cennet dediğim bu nehirde isterseniz kayık turu yapabilirsiniz.

Ohrid’i doya doya gezmek için 3 gün yeterli. Geçtiğimiz yıla kadar İstanbul’dan aktarmasız uçuşlar mevcutken şimdilerde sadece aktarmalı uçuş ile gidilebiliyor.

Yapmadan dönülmemesi gerekenler listesi
- Dar sokakları doya doya gezin.
- Belvedere Restoran’da köfte yiyin.
- Sahil’de kahve için.
- Ohrid Gölü’nde tekne turu yapın.
- Drim Nehri’nin tadını çıkarın.
- Hava güzelse gölde yüzün.
- Kaj Kanevche’de balık çorbası için. (Size en güzel şarabı getirmelerini isteyin. En güzel şarap en ucuz olandır diye yanıt vereceklerdir.)
Özel istek: Giderseniz benim yerime de gezin, o ucuz ama en iyi şaraplardan için ve bana fotoğraf atın olur mu? 🙂